2 Ocak 2012 Pazartesi

.....

Aslında bloğumda paylaşmıştım, dedim.
-Hiç şöyle adamakıllı gezemedim bloğunu. Dikkatimi çeken resimlere bakıyorum. Bir de neler yazmış diye karıştırıyorum. Tariflere hiç bakmadım.
Brokoliyi nasıl daha yeşil ve diri pişirebiliriz temalı telefon görüşmesinde vardığımız sonuçtur şu: Aslında herkes istediği, umduğu hayatı yaşıyor.. Bir dostun beş dakikasından çalıntı replikler yazasım geldi.

Neden mi geldi? Anladım ki benim yazdıklarımı önemseyen bir avuç da olsa sevdiklerim vardı. Ve hayat aslında hepsinin varlıklarıyla bir bütündü. O aşık olduğum şehirde mesela, yıllar sonra ayaklarımın altındaki o kordonda yaptığım şey sadece geçmişte şöyle bir gezintiydi. Ve o şehir aslında güzelleştiren insanlarla güzeldi. Her şey bir dizi tadındaydı. Yaşadıklarımız bir TV dizisi olsa ilk ben izlerdim ve asla o lezzeti alabilmem mümkün olmazdı aslında.
Şimdi ''evrene yolladığımız enerjinin bizi dönüp dolaşıp bir şekilde ısıracağı'' ana fikrine takılmış durumdayım. Kendimi severim ve aslında ben, ben olmasaydım; bu ben olmayan benden hiç de hazzetmezdim. :) Bu sebeple beni önemseyen ve yıllar geçse de unutmayan, vazgeçmeyen, özlemle sarmalayan önemsediklerime hep şaşkınlık duyarım. Birini önemsemem için onun beni önemsemesi gerekmez. Bunu hiç umursamam. Hayatım bir alışverişten ibaret değildir bu sebeple. Az- öz veririm ben. Verdiklerimi geri istemem.

Şimdi tüm önemsediklerime benim hayatımda iyi kötü yer edinmiş her şeye, her ayrıntıya bir teşekkür borcum var.
Annemin bakışının, duruşunun,elini alnıma koyuşunun ve bunun ilaç gibi gelişinin anlamlandığı yerde benim ''anneliğim''de tüm bu ağırlığı omuzlarıma yükleyen ve bu yükü bir tüy tanesinden daha da hafifleştiren bir gülücüğüyle hayatımı ısıtan yavruma... İlk evladım, canımın diğer parçası, öteki yarım canım kardeşime ve bana can veren anneme,

Zor günlerimden birinde yatağımın başucuna gelip ''Ben siz ağlamayın diye çabalıyorum'' diyen babam.. Sımsıkı sarıp gözyaşlarımı omzuna akıttığım abim.. Bir gün ansızın karşıma çıkıverip, hayatımı bir masala dönüştüren  ve hiç ummadığım huzuru ve mutluluğu armağan eden, paylaşan, hisseden, yuvamı ısıtan eşim.. Güvenin sözlükteki anlamının sığ kaldığı yer hayatımdaki yıkılmaz dağlar; babam, eşim ve canım abime,

Ve dostlarıma, bazen bir kokuda, lezzette, görüntüde; yüzümde muzip, hüzünlü çiçekler açtıran, yaşadığım her ana anlam katan ve beni ben yapan tüm dostlarıma teşekkür ediyorum. Varlıklarına şükrediyorum. Sizlerle çok mutluyum.

7 yorum:

  1. (HacerORDU)
    Derin,samimi,sıcacık bi duygu paylaşımı bu...
    Yıllar sonra;seninle,bu müthiş ifade zenginliğinle ve herbirinin içine muntazam oranla kattığın sevgi malzemesiyle pişmiş lezzetli tariflerinle buluşmak ne iyi geldi arkadaşımm :)
    Sevgiyle kal...

    YanıtlaSil
  2. Evet.. Dün evimizde bu duygular pişti. Sıcak sıcak servis edeyim dedim canım benim. :) Sıcak sözlerin de bana çok iyi geldi :) Sen de sevgiyle ve takipte kal :) Çok mutlu oluyorum desteğinle!

    YanıtlaSil
  3. bizde senle çok mutluyuz canım arkadaşım:))) evdeyim öğretmenler odasındaki yerimi:) dostlarımı ve sohbetlerini özlemişim üstüne bu yazı ağlıcam şimdi:(((
    evde olmak güzel ama sizle olmak çok daha güzel sizi özledimmmmmm
    (sadiye)

    YanıtlaSil
  4. :) Biz de seni özledik Sadiye'm. Zaman çabuk geçiyor; bir de bakmışsın öğretmenler odasında göz göze gelmişiz gülüşüyoruz! Hayat ne yeniliklere gebe değil mi? Aynı sen gibi ;)

    YanıtlaSil
  5. ben seninle mutluyum Fethiye :)ne güzel yazmısın gece gece iyi gitti ...(Melike)

    YanıtlaSil
  6. sus sus hep şiştim sen yine de çorba börek falan yayınla mucks:D

    YanıtlaSil
  7. Telefon görüşmemizin üzerine,birde "geleceğim" haberini beklediğim şu dakikalarda yazını okumakla bize gelmeni daha da iple çeker oldum.Cansın ve kısaca "varlığın yeter" diyorum...Demet :)

    YanıtlaSil

Bloğu olmayan arkadaşlar, ''anonim'' seçip önce isimlerini yazıp, yorum bırakabilirler. Şimdiden teşekkürler...