29 Şubat 2012 Çarşamba

Çikolatalı ıslak kek (brownie)

Yıllar önce Oktay Usta'dan aldığım bir tariftir. Yaklaşık 10 senedir başvurduğum risksiz bir tariftir. Hani bazı durumlar risk kaldırmaz. Yeni bir tarif denemeye kalkışmak yerine bildiğiniz tarifi yapıp işin içinden çıkmanız gerekir. İşte bu o zamanları tarifidir benim için. Oktay Usta o vakitler ''brownie'' diye verdiği için ben de başlıkta bu ismi kullandım. Fakat, tabiki biliyorum ki bu gerçek brownie değil. Çikolata yok içinde sadece kakao var. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Eklemeseniz de olur fakat ince çekilmiş fındık unu bu tür keklere çok yakışıyor. Aklınızda bulunsun. Tarife geçmeden önce şunu belirteyim: Tarifte bahsi geçen fincan, bizim Türk kahvesi fincanımız. Yeni sürümleri de değil de bildiğimiz eski usül Türk kahvesi fincanı :)
*1 fincan= 1 Türk kahvesi fincanı


Malzemeler: 
3 fincan şeker
3 adet yumurta
2 fincan yoğurt
2 fincan kakao
3 fincan sıvıyağ
4 fincan un
1 fincan fındık unu (arzu edilirse)
Kabartma tozu
1 su bardağı kırılmış ceviz içi ya da fındık

Sos malzemesi: 
1 su bardağı süt
2 tatlı kaşığı kakao
3 yemek kaşığı şeker
1 çay bardağı kek harcı
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı sıcak su *** sos hazırlanırken kıvamı ayarlamak için kullanılır. Hepsinin kullanılması gerekmiyor.

Yapılışı: 
Şeker ve yumurtalar 5 dakika birlikte çırpıldıktan sonra diğer tüm malzemeler ( ceviz fındık hariç) de eklenerek keki hazırlanır. Bu karışımdan 1 çay bardağı ayırılır.Ceviz veya fındığı da eklenir; tahta kaşıkla karıştırılır.  Yağlanıp unlanmış uygun bir kalıba dökülerek önceden ısıtılmış 175 derece fırına verilir.

Diğer tarafta sıcak su hariç * tüm sos malzemeleri karıştırılır. İyice homojen bir karışım elde edilince kısık ateşte karıştırılarak pişirilir. Çok koyu olursa gereği kadar sıcak su eklenir. Sıcak su ayrıca daha parlak bir sosumuz olmasını sağlar.

Kek kürdan testinden geçtiyse fırından çıkarılır. 15 dakika sonra kürdanla üzerine delikler açılır ve sosu verilir. Bu kekin lezzeti için en az 4-5 saat beklemesi uygundur. Bence ertesi gün daha da lezzetli oluyor.




                                                            Bu poz da İpoş'tan. Sevgiyle...
Tercihen dondurma ile servis edilir. Afiyet olsun.

28 Şubat 2012 Salı

Kolay kıyır poğaça

Peynir benim için çok önemlidir. Dolapta beklemiş, tabiri caizse dolap tadı işlemiş peyniri tüketmek 'yanlış anlaşılmasın ama' benim için zor. Bu sebeple peyniri az miktarda ve haftalık almayı tercih ediyorum. 1 haftada bitmez artarsa da  hemen bir börek ya da tuzlu kurabiye icat ediyor; değerlendiriyorum. 

Bizim evde ne yazık ki hamur işleri çok seviliyor. Çabucak tükeniyor anlayacağınız. Bu tarif de görümcem tarafından beğenildiğinden, makinem de gurbette olduğundan! öylesine telefonumla çektiğim fotoyu ekleyerek yayınlayayım bari, dedim. Ben bunu yaptığım gün epey hastaydım. Konu açılmışken bu durumu da anlatayım. 

Kızımın ısrarlarıyla o gece görümcem de minik Ela'mızla bizde misafirdi. Ben Cuma gecesi misafir etmeyi planlamış; Cumartesi sabahına da mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlamayı planlamıştım ama İpek halasını almadan eve gelmeyecekti; kararlıydı. Hep beraber eve geldik. Biraz sohbet ettik. Çocuklar uyudu. Bizler de yattık. Sabah işe gideceğimden herkes uyurken erkenden kalktım, kahvaltımı yaptım, ütü yaptım. Derken bir üşüme ile buz gibi bir ter hissettim. Aynı anda mideme de bir taş oturdu sanki. Daha sonra sanki bıçaklar saplanıyormuşcasına her yerimin acıdığını hissettim. O üşüme duygusunu anlatamam. Sıcak su torbası, yün çoraplar kat kat giysiler, hiçbiri kar etmedi. Bekledikçe kötüleşmeye başladım. İshal ve kusma da eklenince bu duruma daha da duramadık. Sonunda soluğu acilde aldık! Yani misafirlerime kahvaltı bile hazırlayamadım. Bir de peşimden acile sürükledim. Bir tahlil ve bir serum. Bağırsaklarımda iltihap varmış. Neyse ki iyiydim. Evde kıvranırsın da hastaneye girince tüm ağrı kaçar gider! Evet öyle oldu. Serumun bitmesine bile sabrım yoktu, çünkü gayet iyi hissediyordum. 

Konu epey dağıldı. Şöyle özetleyeyim. Benimle birlikte acilde serumumun bitmesini beklerken sohbetini esirgemeyen refakatçim ve görümcem Fatoş'a gelsin bu tarif. Her ne kadar ben tuzu eklemeyi unutsam da :) o haliyle beğenip tarif istediği için feda olsun ona tarifler :) İçindeki peynirin hatırına gayet de yenebilir lezzetteydi tuzsuz haliyle de. 



Malzemeler:
Yarım paket margarin ya da tereyağ
Yarım çay bardağı sıvı yağ
Yarım çay bardağı süt
1 çay bardağı yoğurt
1 yumurta ( sarısı dışına akı içine )
1 yemek kaşığı nişasta
Yarım çay kaşığı karbonat
2 çay kaşığı kabartma tozu
1 tatlı kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı şeker
2 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı mahlep
Aldığı kadar un
İç malzeme: İstenen iç malzeme kullanılabilir.
Üzeri için: 1 yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı yoğurt

Yapılışı: Katı yağı eritilir, diğer malzemelerle karıştırılıp Yumuşak bir hamur elde edilir. 20 dakika dinlendirildikten sonra ceviz büyüklüğünde parçalar kopartılıp içine arzu edilen iç malzemesi koyulur. Üzerine 1 kaşık yoğurtla çırpılan yumurta sarısı ve yoğurt karışımı sürülür. Arzuya göre çörek otu ya da susam ilavesiyle; önceden 175 derecede ısıtılmış fırında nar gibi kızarana kadar pişilir. İç malzemesi olarak bizim tercihimiz beyaz peynirden yana oldu. Afiyet olsun.

Ne güzel bir gün :)

                                                 İpeğin doğumgünü. Köyde kutlamıştık yazın.
Babamın sağlığıyla ilgili haberleri paylaşmıştım arada. Şimdi hiç lafı uzatmadan müjdemi vermeliyim. Babamın 2. tur ameliyatının sonucu TEMİZ çıktı arkadaşlarım. Mutluyum. Güzel rüyalar görüyorum demiştim; rüyalarıma güvenmem ama artık güveneceğim. Güzel şeyler olmalı; öyle umuyorum demiştim.. Çok şükür.. Sağlıktan ötesi boş.. Canım babam Allah seni başımızdan eksik etmesin..


Bir arkadaşımız da http://hayatpaylastikca.blogspot.com/ bir kitap çekiliş yapıyor. Benim gibi ilgilenen kitap dostları için bol şans diliyorum! :)

Bu da başka bir çekiliş. http://mukonungunlugu.blogspot.com/ Bol şans :) Bana da bana daa :)

27 Şubat 2012 Pazartesi

Pirinç Salatası










Adı Çin Salatasıymış. Ben sevmedim o ismi. Benim salatam pirinç salatası işte! Pes bana; bari tarif benim olsa!

 Canım arkadaşım Sadiye'm doğumundan önce biz arkadaşlarını evinde ağırlamış; unutulmaz bir gün yaşatmıştı! Eşi o gece nöbetçi olduğundan gece 2lere kadar oturup laklak etmiştik! Güzel bir gündü evet; bizim ertesi sabahı İpek'in ateşi yüzünden acilde geçirdiğimizi saymazsak tabi! Ne diyordum.. İşte bu tarif de o güne ait. Kendi yaptıklarımı fotoğraflayamıyorum, bari böyle arşivleri ortaya dökeyim değil mi? 




Malzemeler:
1 kase pirinç
2  buçuk kase kaynamış su
1 adet haşlanmış havuç
1 su bardağından az konserve mısır
1 su bardağından az haşlanmış iç bezelye
8-9 adet kornişon turşu
4-5 dal dereotu
Limon-zeytinyağı-tuz (arzuya göre nar ekşisi)

Yapılışı: 
 Kaynayan suda yıkayıp süzdüğümüz pirinçleri 1 tatlı kaşığı tuz ilavesiye pirinçler uzayana kadar pişiriyoruz. Pirinçler uzayınca süzüp 2-3 saniye soğuk suyun altında tutup süzülmeye bırakıyoruz. Diğer tarafta haşlanmış havucu ve kornişon turşuları küp küp doğrayıp hazırlıyoruz. Dereotunu kıyıyoruz. Pirinç ılıdıktan sonra tüm malzemeleri genişçe bir kapta harmanlıyoruz. Arzu edilen miktarda zeytinyağlı-limonlu sos ilave edip iyice harmanlıyoruz. Salatamız servise hazır..

  O gün İpeğimle Erenkuş da çok mutluydular. Her ne kadar dile getirmekte Eren bir erkek olarak zorlansa da :) güzel bir sihir yakaladılar. İşte İpek ve civciv arkadaşlarından bir kaç kare :)
                                   Bu fotoğraflar Selcancığımın gününden kalma... Paylaşmak istedim.






22 Şubat 2012 Çarşamba

Blog anneleri artık daha da kaynaşacak!

                                                https://www.facebook.com/BloggerAnneler

Daha da kaynaşalım diye zekice düşünülmüş. E bize de katılmak ve paylaşmak düşer. Duyduk duymadık kalmasın!!

19 Şubat 2012 Pazar

Yeşil elmalı kereviz salatası

Fotoğraf makinemi Giresun'da unuttuğum için hiç bir eserimi (!) fotoğraflayamıyor ve dolayısıyla tarif paylaşamıyorum. Fakat bunu sizlerle paylaşamazsam olmaz. Diyet yapanlar için zevkle tüketilecek bir salata.


Tarifi çok basit. Bir küçük boy kök kereviz, yarım havuç, yarım yeşil elma rendelenir. 1 su bardağı light yoğurtla karıştırılır. Minicik bir sarımsak rendelenir. Bir çimdik tuz. Arzuya göre nane ve pulbiber. Ben tercih etmedim. İçine bir ceviz içini bıçakla kıydım. Çok leziz oldu. Paylaşmadan edemedim. Deneyin yanılmazsınız. Orjinal tarif burada

Hoş kalın. ;)

12 Şubat 2012 Pazar

Öyle bir memleket..

Annemin pişirdiği her şeyi fotoğraflarım. Sonra elimdeki fotoğrafları da ekler, bir güzel yayınlarım, demiştim giderken. Ama öyle olmadı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Hem makinemi unuttum; unutmasaydım da çektiğim fotoğraf falan da yoktu. İçimden gelmedi işte..

Gene de duramadım. Arşivde bekleyen, fotoğraf kalitesini beğenmediğim tariflerden mi eklesem ne yapsam diye düşünürken annemin harikaları çarptı gözüme. Göz kararı yaptığı için herşeyi, tarif yok şimdilik. Bir gün beraber yaparız ben de yaklaşık olarak ölçülerler veririm tarifleri. Şimdilik fotoğraflara bakıp iç geçirelim. Siz de katılın bana. 

 Burma tatlısı. Baklava hamurundan yapılan bir tatlı. Favorimdir. Annem de çok güzel yapar..


         Bu da aynı hamurdan bülbül yuvası.

                             
Veee su böreği. Ihmmm


Tarifsiz olmaz. Bir tane de memleket kokulu tarif vereyim size. Çok basit.. Deniz kokusunu takip edin.. Denizi bulana dek yürüyün.. Dalga seslerini dinleyin bu arada; size yolu bulmanızda yardımcı olacaktır. En uzağına değdirin gözlerinizi. Rengini hayranlıkla izleyin. Biraz ürkerek bakın Karadeniz'e.. Karadeniz delidir.. Karadeniz hırçındır.. Karadeniz kararsızdır.. Karadeniz sürprizleri sever.. Aynı insanı gibi.. Bir Karadenizliye kafa tutarken bin düşünün. Ne zaman eseceği, ne zaman gürleceği, ne zaman da bir çarşaf gibi sakin duracağı belli olmaz Karadeniz'in. Dedim ya aynı insanı gibi...

10 Şubat 2012 Cuma

Anne olmak...Evlat olmak...

Epey boşladım blog yazmayı. Memleketten döneli tam 1 hafta oldu bugün. Babamın 1. tur ameliyatının pataloji sonuçları iyi gelmedi. İleri derecede tümör teşhisi ile 2. tur ameliyatını oldu bugün. Kaslara sirayet edip etmediğine bakılacak. Gene bir süre bekleyip sonucuna bakacağız. Karışık ama güzel rüyalar görüyorum. Rüyalarıma hiç güvenmem ama artık güvenmek istiyorum. İnşallah her şey çok daha güzel olacak.

2012'ye ısınamadım bir türlü. Ama savaşacağız. Bakalım kim galip gelecek..

Memleketten izlenimlerimi aktarayım biraz. 21 Ocak günü çok soğuk bir sabah İstanbul istikametine doğru ayrıldık Bursa'dan. Yollarda birbirimize güç oluruz diye birlikte yola çıkmaya karar vermiştik kardeşimle. İkimizin de eşleri gelemeyecekti çünkü. Aynı akşam Giresun istikametine yol almaya başladık. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Lahana gibi kat kat giysilerimizin bir katını İstanbul'da çıkardık. Çünkü Bursa'ya nispeten hava epey yumuşaktı. Memlekette ise 10 dereceydi. O derece yani! :) Ailemizle vakit geçirdik. Aslında ne fotoğraf çekmeye hevesim vardı; ne de gezmeye sadece aileme doymak istedim. Epeydir annem, babam, kardeşim ve abim bir arada yaşamamıştık. Bu sefer oldu. İki küçük ayrıntı eşliğinde tabi.

Fotoğraf demişken dalgınlıktan makinemi de Giresun'da unutmuşum. Yani öylece savruk bir halde yola çıkmış bulunuyorum.

Dün gece babam için dua ederken Gamze için daha çok dua ettim ve hala ediyorum. Aslında hiç yazmak gelmiyordu içimden. Sırf onun için yazdım. Söylenecekler hep düğümlü kalıyor boğazımda. Mutlaka haberdar olmuşsunuzdur tabi ama belki bilmeyen vardır. Belki uygun ilik aramızdadır diye. İzmir'de oturan arkadaşlarıma bilhassa yalvarıyorum. Ne olur.. Kan tahlili gibi bir şeymiş diyorlar. Bu post'u yayınlayıp İzmir dışındakiler (yani bizler) nasıl yardımcı olabiliriz onu araştırmaya girişeceğim.

GAMZE AKBAŞ.ACİL ARH+Trombosit ve İlik ihtiyacı. 9 Eylül Üni.İZMİR. Oda no: 4865 Hematoloji Servisi Onkoloji 1. kat.05057832724

Dedim ya söylenecek her söz düğüm düğüm takılıyor boğazımıza. Sadece yarın kime ne olacağını kimse bilemez. Aslında hep başkalarının başına gelir sandığımız şeyler var. O BAŞKALARI da eminim hep öyle sanıyordur. Yarın ne olacağımızı hiç birimiz bilemiyoruz.

Gamze'ye sağlık ve güç diliyorum tüm kalbimle..